aus | -den, -dan |
bei | -de, da, yanında, civarında |
von | den, dan |
nach | e, a, ye, ya, doğru, -den,-dan sonra |
ausser | hariç, -den, -dan başka |
seit | -den, -dan beri |
entgegen | karşı, mukabil |
gegenüber | karşısında |
zu | e, a, ye, ya |
AUS – den, dan, VON – den, dan
Aus herhangi bir yerin içinden dış yöne doğru gitme durumunda den, dan anlamlarına gelir. Von edatına ise hareket belirli bir noktadan diger bir noktaya giderken kullanilir.
Ich komme aus Nürnberg. / Ben Nürnberg’den geliyorum.
1. Bir cinsmin veya nesnenin hangi cinsten olduğu söylenirken aus kullanılır.
- Der Tisch ist aus Holz. / Masa tahtadan.
- Der Ring ist aus Gold. / Yüzük altından.
- Die Anlage ist aus Edelstahl. / Tesis saf yüksek kaliteli çelikten.
- Der Stoff ist aus Seide. / Kumaş iplikten.
- Die Platten sind aus Kunststoff. / Plakalar suni maddeden.
2. Okuduğumuz bir şeyin nereden geldiğini anlatırken :
aus dem Koran – Kur’anı Kerimden
aus der Zeitschrift – dergiden
aus der Zeitung – gazeteden
aus dem Buch – kitaptan
3. Nereden geldigini söylemek için den, dan anlamında aus edatı kullanılır.
- Ich komme aus Nürnberg / Nürnberg’den geliyorum.
- Er kommt aus der Türkei. / O Türkiye’den geliyor.
- Er kommt aus Deutschland./ O Almanya’dan geliyor.
Not : Aus edatı şehir ve memleket isimlerinin önünde aşağıdaki gibi kullanılırsa Türkçe’deki (nın, nin) alamına gelir.
- Die Menschen aus Türkei. / Türkiye’nin insanları.
- Die Rosen aus der Türkei. / Türkiye’nin gülleri.
- Die Wassermelone aus Diyarbakır. / Diyarbakır karpuzu.
4. İstikamet belirten kelimelerde, sağdan soldan, güneyden, batıdan, aşağıdan, yukarıdan derken VON edatı kullanılır.
Rüzgar güneyden geliyor / esiyor.
Der Wind kommt von Süden.
Hiçbir usta gök yüzünden kendiliğinden inmez. ( inmedi ).
Es ist noch kein Meister vom Himmel gefallen.(Atasözü)
von unten – aşağıdan
von oben – yukarıdan
von der Seite – yandan
NACH – e, a, ye, ya doğru
İstikamet bildiren bir edattır. Bir ismin önüne konulduğu zaman o isme doğru bir hareketin gerektiği akla gelir.
nach Köln – Köln’e
nach Mersin – Mersin’e
nach Bursa – Bursa’ya
nach Samsun – Samsun’a
nach Edirne – Edirne’ye
nach Nevşehir – Nevşehir’e
nach Berlin - Berlin’e
Örnekler :
- Sie fahren heute nach Düsseldorf. / Siz bugün Düsseldorf’a gidiyorsunuz.
- Er klettert nach oben. / O Yukarıya tırmanıyor.
- Wir möchten nach İstanbul fahren. / Biz İstabul’a gitmek istiyoruz.
- Er fährt morgen nach Ankara. / O yarın Ankara’ya gidiyor.
yukarıya, aşağıya, sağa sola derken nach edatı kullanılır.
nach oben – yukarıya
nach unten – aşağıya
nach rechts – sağa
nach Süden – güneye
nach Norden – kuzeye
Nach edatının diğer anlamları:
Nach edatı ayrıca cümle içerisinde hal ve sebep durumunuda bağlar. Nach, hal bağıntısı olarak ; göre ve gereğince anlamlarına gelmekte. Zamanla ilgili bir durum söz konusu ise ; den sonra, dan sonra anlamlarında kullanılır.
nach
a ) e, a, ye, ya
b ) göre, gereğince
c ) den sonra, dan sonra
nach : göre – gereğince
- Nach seiner Rede. / Onun konuşmasına göre.
- Nach diesem Abkommen. / Bu anlaşmaya göre.
- Er hat nach dem Gesetz recht. / O kanuna göre haklı.
- Das ist meiner Meinung nach richtig. / Bu benim fikrime göre doğru.
nach – den sonra, dan sonra
- Nachmittag. / Öğleden sonra.
- Nach Köln kommt Nürnberg. / Köln’den sonra Nürnberg gelir.
- Er wird nach der Arbeit schwimmen gehen. / O işten sonra yüzmeye gidecek.
- Nach Ali bist du an der Reihe. / Ali’den sonra sıra sende.
ZU – e, a, ye, ya
Canlı varlıklar, yani insan ve hayvanlar için istikamet bildirirler ve belirli bir yere giderken kullanılan bir edattır. Amcaya, Teyzeye, Ahmet’e, kediye derken zu edatı kullanılır.
Ben Ahmet’e veya Ismail’e gidiyorum demek istersek zu edatını kullanıriz.
Ich gehe zu Ahmet oder zu Ismail.
Örnekler:
- Ich gehe zu Ahmet. / Ben Ahmet’e gidiyorum.
- Wir gehen zu dem Meister. / Biz ustabaşına gidiyoruz.
- Er möchte heute zum Arzt gehen. / O bugün doktora gitmek istiyor.
- Das Kind geht zu der Tante. / Çocuk halaya gidiyor.
- Er geht zu dem Pförtner. / O kapıcıya gidiyor.
- Sie müssen heute zu dem Finanzamt gehen. / Sizin bugün maliyeye gitmeniz gerekir.
Not : zu dem ( zum ) olarak da söylenebilir.
ZU edatının diğer manaları:
a ) Parça veya tane başına sabit bir fiyata sahip olan şeyler için 3 tane 30 kuruşluk şunu veya bunu ver derken zu edatı para biriminin önünde kullanılır. ( pratikte )
Ich möchte 2 Milch zu 50 Cent.
Ben 2 tane 50 Centlik süt istiyorum.
b ) Zu sıfatların önlerinde kullanılırsa (fazla) çok anlamına gelir.
zu schön – çok güzel
zu tief – çok derin
zu hoch – çok yüksek
zu klein – çok küçük
zu nervös – çok sinirli
BEI – de, da, yanında, civarında
Yer bildiren bir edattır. Herhangi bir yerin veya kişinin yanında bulunma hallerinde bei kullanılır.
- Ich habe kein Handy bei mir. / Benim yanımda ceptelefonu yok.
bei edatı da Dativ alan bir edattır. Bu durumda benim – bana olarak değişime uğrar zira ben şahıs zamirinin dativ hali mir dir. Bei ayrıca esnasında alamınıda karşılayan bir edattır.
Örnek :
- Bei der Arbeit soll mann vorsichtig sein. / İş esnasında dikkatli olmalı.
Günlük konusmalarda bei bu şekli ile yerleşmişse de während ikinci cümlemiz de daha doğru olarak esnasında kelimesinin karşılığını verir.
Örnekler:
- Bei welchem Arzt sind Sie in Behandlung ? / Siz hangi doktorda tedavi görüyorsunuz.
- Bei welcher Firma arbeiten Sie ? / Siz hangi firmada çalışıyorsunuz.
- Er war während der Prüfung sehr aufgeregt. / O imtihan esnasında çok heyecanlıydı.
- Ich wohne bei meinem Vater. / Babamın yanında oturuyorum.
- Er wohnt bei seiner Tante. / O halasının yanında ikamet ediyor.
- Ich habe kein Kleingeld bei mir. / Benim yanımda bozuk para yok.
SEIT – den, dan beri
Bir işin veya olayın ne zamandan beri yapıldığını, bir durumun süresini zaman yönüyle belirten bir edattır
Örnekler :
- Er ist seit gestern krank. / O dünden beri hasta.
- Seit wann sind Sie hier ? / Siz ne zamandan beri buradasınız ?
- Ich habe Sie seit Monaten nicht gesehen. / Ben sizi aylardan beri görmedim.
- Er hat seit gestern Zahnschmerzen. / Onun dünden bu yana dişi ağrıyor.
- Unsere Nachbarn sind seit gestern in Urlaub. / Bizim komşular dünden beri izinde.
- Er arbeitet seit drei Tagen nicht. / O üç günden beri çalışmıyor.
AUSSER - hariç, den başka
- Ausser diesem Mann ist niemand gekommen. / Bu adamdan başka kimse gelmedi.
- Ausser mir wolltle hier keiner arbeiten. / Burada benden başka kimse çalışmak istemiyordu.
- Ich esse ausser Fisch alles. / Ben balıktan başka her şeyi yerim.
Entgegen - karşı olmak
- Er kommt mir entgegen. / O benden tarafa geliyor.
- Ich gehe dem Mädchen entgegen. / Ben kıza karşı (karşılamak için) gidiyorum.
Gegenüber - karşısında
- Gegenüber der straße / Sokağın karşısında.
- Gegenüber der Stadt. / Şehrin karşısında.
- Gegenüber der Frau. / Kadının karşısında.